Genel,  Tatil Günlükleri

Tatil Güncesi Temmuz 2016 / Şirince, Matematik Köyü, Tiyatro Medresesi

Merhaba “bir hafta ne de çabuk geçti” diyen işkolik ayın elemanı, yılın personeli …
Ve sana da merhaba “bu hafta bi bitmedi yaaa” diyerek dert yanan, yatağa özlemle ortalarda gezinen canım cicim…
Bu yazıyı yazmak için epeydir bekliyorum.
Çünkü inanılmaz etkilendiğim bi geziydi benim için.
Matematik Köyü ve Tiyatro Medresesi’nden bahsedeceğim size..
Ama daldan dala atlamadan en başından başlamak istiyorum.

Tatil güncelerinde en son Karaburun’a gitmiş ve Mimoza Koyu’nu çok beğenmiştim. 6 Temmuz akşamı Urla’daki son günümüzü keyifle geçirdikten sonra 7 Temmuz sabahı eşyalarımızı toplayıp Urla’ya ve Eylül Apart’a veda ettik.
İstikamet Şirince’ydi veeee Selçuk’ta bizi mükemmel bir sürpriz bekliyordu 🙂


Çok çok uzun zaman önce yapılan, üzerine uzun uzun konuşulan planların hayata geçemediklerini deneyimlemiştim. Belki de bu yüzden buluşmadan önce uzun uzun konuşup detaylı planlar yapmamıştık Ayşen ve Selçuk Abiyle. Selçukta buluşacak Şirince’ye gidecek, akşama Aydın’da kalacak ve ertesi gün birlikte Kuşadası’nda yat turu yapacaktık. Gayet basit bir planımız vardı ama “her olayı ve durumu o an’ı yaşayan insanlar mükemmel kılar” mantığı bilinçaltımızdaydı. Bunun yanına birde iki çiftin kimyalarının tutmasını da ekleyince, ver elini mükemmel günlere 🙂

Başlıyoruz…

WhatsApp-Image-20160715 (1)
7 Temmuz Perşembe günü Selçuk’ta buluşup Şirince’ye yönettik rotayı. Yoldaki konuşmalarda Ayşen’in buraya defalarca geldiğini öğrendik. Onun için birlikte olmamız dışında sıradan bir yerdi Şirince. Gün biterken bu seferki Şirince turunun çok daha güzel olduğunu itiraf edecek, Hakan’la üzerimize alınıp koltuklarımız kabaracaktı 🙂
Köyün girişinde yaşadığımız otopark köşe kapmacasından sonra içeriye doğru yürüyor, yürüdükçe dükkanlardan başka bir şey göremiyorduk. O minik güzelim evler kaybolmuşlardı. Öyle ki dükkanların üzerlerinde olan oteller bile zar zor seçiliyordu ama en büyük hayal kırıklığını St. John Baptist Kilisesi’nde yaşadım. Kilise içini ardiye yada depo olarak kullandıklarını düşünüyorum çünkü üst kata sandalyeler masalar yığılmış durumdaydı ve duvarları eline boya fırça almış insanların rastgele yazdıkları yazıların katliamına uğramıştı. Bir de en sinir olduğum şey en arkada elinde mikrofonla oturup sürekli insanlara ne yapıp ne yapmamaları gerektiğini söyleyen amcaydı. Hele ki en son “flaşlı çekim yapmayın yoksa herkesi dışarı çıkarırım” demesi durumu sıkıntısını özetliyordu benim için. Buradaki hayal kırıklığımızı kiliseden inerken karşılaştığımız yaşlı teyzenin kendi topladığı dağ kekiklerinde unuttuk gitti. Sonra hiç canımız sıkılmamış gibi oturduk bir güzel çayımızı içtik gözlememizi yedik.

WhatsApp-Image-20160715 (2)
Şirince benim için öyle çok sevdiğim, mutlaka bir daha geleceğim dediğim bir yer olmadı. Taaa ki Ayşen’in “Burada bir yerde Nesin Matematik Köyü var, oraya da mı gitsek”demesine kadar.

WhatsApp-Image-20160715 (24)

Bir aracın zor sığıp ilerlediği toprak yoldan “Nesin Matematik Köyü” ne vardık. Köye ilk girişte bizi çadırlar karşıladı. Sonradan edindiğimiz bilgiye göre 3 farklı konaklama tipi varmış; çadır, zindan ve koğuş. Biz çadırlarla köye adım atar atmaz karşılaşmıştık.
Yazıya devam ederken Matematik Köyü’nün tanıtımını yapmak istemiyorum. Merak edenler buradan resmi siteye ulaşabilir ve gerekli tüm bilgileri edinebilir. Ben sadece beni bu kadar etkileyen öğrencileri ve akıllarındaki “merak” ı yazmak istiyorum.

WhatsApp-Image-20160715 (3)

Köyde ilerlerken Ayşen ilk önce kütüphaneyi sordu. Sonuçta iki kütüphaneciyle geziyorduk ve ilgilerini ilk olarak burası çekiyordu.
Kütüphanenin kapalı olduğunu öğrendiğimizde yaşadığımız üzüntü bir kaç dakika sonra yerini “gelin ben sizi götüreyim” diyen kamp sakininin yaşattığı sevince bıraktı.

WhatsApp-Image-20160715 (9)

Kütüphaneye baktığımızda öyle binlerce kitabın olmadığını görmeniz mümkün ama ben çok etkilendim. Çünkü bu kütüphane yaşıyordu. Nefes alıp veriyordu. Dinginliğiyle huzur veriyordu. Şimdiye kadar ziyaret ettiğim onlarca kütüphanenin yanında buranın ruhu vardı. Her bir sandalye her bir kitap gerçek amacına hizmet ediyordu. Kendi aramızda konuşmaya başladığımızda etraftaki insan kalabalığına rağmen , kütüphanenin sonsuz bir sessizlik içinde olması bize “sessiz olun” diyordu.

WhatsApp-Image-20160715 (10)

Kütüphaneden çıkarken karşılaştığımız gençlere ayak üstü sohbet ettik. “Burası sınava hazırlamıyor, matematikle ilgili sorularını yanıtlıyor. Bir formülün nasıl formül haline geldiğini anlıyorsun” diye anlatıyor kamp sakinlerinden biri. Şimdiye kadar sadece sınavlarda yardımcı olsun diye matematik kitaplarını açmış biri olarak öyle hoşuma gitti ve öyle kıskandım ki onları..

WhatsApp-Image-20160715 (12)

Her şeyin bağışlarla yapıldığı, her bir tuğlanın eşsiz değeri olduğunu bildiğin bir yerde; gönül verdiğin bilimle, doğayla, insanlıkla içiçe olmanın kısa filmini izledik adeta. Sedirlere yayılmış gençlerin konuşmalarına kulak misafiri oldum bir ara, diyor ki “şimdi bi gireriz üç saat full çalışırız, sonra canımız isterse ara veririz.” Demek ki burada öğrenciler yeri geldiğinde programlarını kendileri yapabiliyor ve yaptıkları bu programda hedef olarak 3 saat gibi uzun bir süre koyabiliyor -bu süre yaklaşık olarak okuldaki 4 dersin üst üste işlenmesine denk geliyor- ardından da sıkılırsak ara veririz diyebiliyorlar.
İşte bu cümlede ki istek ruhumu ışıldattı, Türkiye’ye nerdeyse kaybolmuş olan umudumu yeniden filizlendirdi.
Duyduklarımız ve hissettiklerimizden sonra ruhu huzura doyan insan sükunetiyle ilerledik köyün içinde.

WhatsApp-Image-20160715 (13)

Biraz daha ilerleyince yazının başlarında bahsettiğim yatakhanelerde yani zindan ve koğuşlarla karşılaştık.

WhatsApp-Image-20160715 (4)

Bu arada buralara zindan demelerinin nedeni güneş almamasıymış.

WhatsApp-Image-20160715 (20)

Amfide çalışan iki hocayı dinledik. İngilizce konuşuyorlardı, muhtemelen biri Türk.
Birbirlerine bir şeyi izah etmeye çalışıyorlar, yazıyor, çiziyorlardı.

WhatsApp-Image-20160715 (5)

Köyün içinde aylak aylak gezerken gözümüz kuleye takıldı ve tırmanmaya karar verdik.

WhatsApp-Image-20160715 (14)

Kulenin kapısında Pisagor hatırlatılıyor.

WhatsApp-Image-20160715 (18)

Kuleye vardığımızda orada da öğrenciler karşıladı bizi. Birlikte etrafı izledik, sohbet ettik, nerelerden geldiklerini ne yaptıklarını anlattılar.

WhatsApp-Image-20160715 (15)

Kuleden etrafa bakınırken gözümüze Anıt Mezar çarptı. Ne olduğunu öğrencilere sorsak da onlardan da bilgi alamadık. Tam telefonlara sarılmış internetten bakacaktık ki bizim gibi köyü gezmeye gelmiş bir beyden Anıt Mezar’ı Sevan Nişanyan’ın kendisi için yaptırdığını, bu kule ve Şirince köyünde olan bir diğer kuleden direk olacak görülebildiğini öğrendik. Sonralarda Nişanyan’ın “Kaya Mezarı Neden Yapılır?” yazısını okudum. Merak edenler yazıya buradan ulaşabilirler.

WhatsApp-Image-20160715 (17)

Mest olmuş şekilde arabaya doğru yürürken biraz köy hakkında internette gezineyim dedim. Belki görmemiz gereken ama kaçırdığımız bir şey vardır diye.

WhatsApp-Image-20160715 (22)

Sanırım günümü mahvedecek olan o internet gezintisini yapmamış olsaydım, okuduklamı bilmiyor olsaydım çok daha mutlu olacaktım.
Böyle muazzam bir oluşumu devlet yıkmak istiyor TÜBİTAK destek vermiyordu. Daha Kütüphaneyi gezerken şakayla karışık “böyle bi yer Türkiye’ye fazla, hayret nasıl oldu da yıkmadılar; kızlı erkekli falan ders alıyorsunuz” diye şaka yapmıştım. Tabi bunlar düşünmeden kurduğum cümlelerdi. Şimdi Türkiye’de hala umudun olduğunu düşünmemin yanlışlığı içindeyim. İnsanlar bir şeyler yapıyor, öğrenciler ve öğrenmek isteyenler bundan faydalanıyor ama sen bunu yıkmak istiyorsun. Bunu benim aklım almıyor. Bizler koca Türkiye Cumhuriyeti olarak kendi geleceğimize yıkım kararı çıkartırken dünyaca ünlü matematikçiler köye ödüllerini bağışlıyor, desteklerini iletiyorlar. Nasıl bir yerde yaşıyoruz, nasıl böyle cehaletin dipsiz karanlığına ilerliyoruz!
Şimdi bunları yazarken; yeniden huzurla yürürken, okuduğum haberlerle sarsıldığım o anlara gittim.
Yine derin bir karamsarlığın içine girdim.

WhatsApp-Image-20160715 (19)

Nesin Matematik Köyünden sonraki durağımız Tiyatro Medresesiydi. Köyden çıkarken yaşadığım şoku atlatamamışken vardık medreseye.
Tiyatro Medrese’si Seyyar Sahne de tiyatro yapan sanatçıların girişimiyle , imece usulu kurulmuş büyülü mekanlardan.

WhatsApp-Image-20160715 (25)

Tiyatro medresesi hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

WhatsApp-Image-20160715 (27)

Biz medreseye vardığımızda Erkan Oğur’un verdiği Müzik Atölyesi bir kaç saat önce bitmişti.
Demek biraz daha erken gelsek kendisiyle sohbet etme fırsatımız olacaktı.

Matematik köyünden çıkarken yaşadığım hüzün medreseyi gezerken de sürüyordu  sanırım çünkü medrese hakkında yazacak kelime anlatacak bişey bulamıyorum. Sadece buranın Emir’e çok uygun olduğunu, burada gireceği bi kampta bir sürü şey öğrenebileceğini ve bambaşka hayatlar arasında kaliteli zaman geçirebileceğini düşündüğümü hatırlıyorum.

Belki bir gün “bir işin ucundan da ben tutayım” diye Matematik Köyüne ve Tiyatro Medresesine yeniden giderim/z.

Sevgiyle kalın.

Banu

Kendinin asistanı olan; kullandığı her şey kendine özel olsun isteyen, bunu isterken de aklından geçen her şeyi el emeğiyle yapmayı seven, detay meraklısı ince eleyip sık dokuyan Banukuş'tan sevgiler efenim :)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir