
Amerika’ya Giriş
Herkese merhaba,
Yeni atlattığım Amerika stresim ve kaygımla ilgili bir iki bişi anlatmak istiyorum size.
Yaklaşık 3 yıldır Amerika vizem pasaportumu ısıtıyordu ki nihayet o gün geldi çattı. Genel Müdür’ümün telefonda “bu yıl Shot Show’a sende gel, öncesinde de eğitime katılırız” demesi hala kulaklarımda. Nasıl mutlu olmuştum, nasıl da heyecanlanmıştım.. Ancak gelin görün ki gidiş tarihimiz yaklaştıkça inanılmaz gerilmeye, hatta kaygılanmaya başladım. Stres altında hissediyordum ve geçmiyordu.
Etrafımdakiler “Amerika’ya gidiyorsun ne stresi, heyecanlı olman gerekiyor” deseler de bir türlü kurtulamıyordum hissetiklerimden. Nedeni çok basitti aslında; ülkeye giriş yaparken memurla konuşacak olmam. Evet tüm neden buydu. Sadece girişte ne yapacağımı düşünüyordum; yalnız kalmam gerekirse otele kadar nasıl ulaşacağım, eğitim sırasında her şeyi anlayıp anlamayacağım, fuar alanında ne yapacağım ikinci plandaydı.
Hem işlerin yoğunluğu hemde yolculuk tarihinden 3 gün önce başka bir seyahate çıkmam gerektiği için zaman nasıl geçti anlamadım. Bir baktım ki hava alanına gitmek için bavulu bagaja koyuyorum.
Gerginliğim hala geçmemişti. İstanbul’dan uçağa binmesi kolaydı, asıl zorluk sonrasında başlıyordu. Tüm bu kaygı ve heyecanımı yüklenmiş şekilde bindim uçağa. Daha uçak havalanmadan ilk sıkıntı başlamıştı, hava koşulları yüzünden uçak 1,5 saat rötarlı kalkacaktı ve bu rötar doğrudan bizim sonraki uçuşumuzu etkiliyordu. Uçak havalandığında aktarma uçuşunu kaçıracağımız düşüncesi yüzünden internet satın alıp bilet acentesiyle irtibata geçtim. Olur da uçuşu kaçırırsak ne olacaktı? Uçuşlar bağlantılı olsa da bir sonraki uçak bizi bekler miydi? Başka bir uçak var mıydı? Tüm bu sorularla acenteyi sıkıştırırken gerçeği kabul ettim. Uçuşu kaçırırsak bir sonraki uçuş saat 07.30 daydı. (Bizim uçuşumuz 19.30 daydı, yani tüm geceyi hava alanında geçirmek zorundaydık) yada uçuşlar bağlantılı olduğundan diğer uçak bizi bekleyecekti. Başka alternatif yoktu ve ne kadar stres yaparsam yapayım bu değişmiyordu. Yine de bunu kendime tam anlatamamış olacağım ki 12 saatlik yolculukta 1 saat dahi uyuyamadım.
Uçağımız İstanbul’dan 1,5 saat rötarlı kalmasına rağmen Boston’a indiğimizde planımızda sadece yarım saatlik bir gecikme vardı ve neyse ki pasaport sırasında çok az bekledik. Pasaport sırasındayken günlerdir uykumu kaçıran beni strese sokan an’ı yaşamama sadece dakikalar kaldığını biliyordum. Sonra sarı çizgiyi geçip yürümeye başladım, pasaport kontrol memurunun önüne geldiğimde her şey bitmişti. Hiç bir şey sormadı, sadece iyi eğlenceler diledi ve bitti. Günlerdir yaşadıklarım sadece 20 saniye içinmiş. Ağlamak istemek ama aynı zamanda sırıtmak nasıl bir şeymiş o anda anladım. Sorgusuz sualsiz içeri pasaporttan geçmemin nedeni benden önce kontrolden geçen Genel Müdürüm olduğunu sonradan idrak ettim. Memura birlikte seyahat ettiğimizi ve benim çok heyecanlı olduğumu söylemiş kendi kontrolü bitince. İşte bu kadar. Sadece bir cümle benim stresime ve telaşıma son vermişti.
Sonrasında aktarma uçağını kaçırmamak için koşturmakla geçti.
Amerika’daki hava alanları gerçekten organizasyon açışından Türkiye’nin yanından bile geçemezler. Bizde her şey sistematik, her şey belli. Görevliler yardım için hazırlar. Kompleksler bir arada. Amerika’da pasaport kuyruğundan çıkıp aktarma uçağına gitmemiz tam bir işkence oldu sırf bu organizasyonluk yüzünden. Öncelikle hiç bir görevli sorduğumuz gate’lerin nerede olduğunu bilmiyorlar. Biri biliyor gibi çıktı o da kontuara değil direk uçak kapısına yönlendirmiş sağolsun. Elimizde koca bavullarda bizi gören uçak kapı görevlisi şok geçirdi resmen. Sonra kontuarı resmen el yordamıyla, tesadüfen bulduk. Bagaj – bilet işlemleriyse ayrı bi kabustu. Bizdeki gibi kontuara gideyim görevli yardımıyla biletimi alayım , bavulumu içeri vereyim gibi bir şey yok onlarda. Biletini kendin basıyorsun, sonra bavulunu tartıp bagaj biletini basıyorsun. En son bavul bandının başına geçip biletini okutuyor ve bavulunu banda koyuyorsun. Tüm işlem senden geçiyor.
Hala şaştığım bir şey, hem uçaktan rötarlı inip, hem o kadar yanlış kapıya , hem de bavul işlemlerini kendimiz yaparak uçağı nasıl kaçırmadık?
Bu kadar şeyin üstüne aktarma uçağımıza binip Boston’dan Cleveland’a gitmek üzere havalanınca sakinleşebildim ancak.
Amerika macera yazılarımın devamını kaçırmayın.
Kendinize iyi bakın 🙂
Banu
